Selmanpakoğlu'dan Metinsiz Beden: Bedensiz Metin sergisi
11.11.2022 / Sergi

 

Sanatsal ve akademik araştırmalarım, varoluş biçimimizin ve toplumsal düzenin değişebilirliğine odaklanır. Toplumsal gerçeklik ve insan kimlikleri bizim kurgumuz olsa da onları değiştirmeye karşı direncimiz varoluşsal özgürlüğümüzü kabul edip etmememizle bağlantılıdır. Sosyal yapı ve kimlikler, özgürlüğü kucaklamak yerine, atfedilen inşa edilmiş anlamlarda takılıp kalır. Bu anlamlar da hâliyle dil aracılığıyla tasarlanır ve “sabitlenir”.

Dilin içeriğindeki metnin bir “anlamı” olduğu kadar, bir bedeni, yani biçimi de vardır. “Anlamı” insan kurguladığı için, metnin bedeni insan bedeni olarak da düşünülebilir. “Anlam” metne atfedildiğinden ve zamana ve alıcıya göre farklılık gösterdiğinden her ikisi de yapısökümdedir (deconstruction). Şimdiki zamanda yüklenen anlam fiilen kavranamaz; zira sürekli faaliyettedir. Bu nedenle, bu sergide “anlamın” kavranamaz, sabitlenemez, dolayısıyla karar verilemez bedeni ile oynuyorum. Metnin anlamının ve bedeninin değişkenliği ile oynamak, aslında insanın ifşa edilmiş değişkenliği ile de oynamaktır.

Antik seramik tabletlerin geçirdiği engin piktogram, çivi yazısı, ideogram soyutlama ve semantik süreci insanın “anlam” yükleme dürtüsünü açıkça gösterir. Sergide çıkış noktası alınan çivi yazısı okunamazlığa dönüştürülerek ve güncel harflerin yazılmışlıkları oyma, mühürleme, serigrafi baskı ile açığa vurularak oluşturulan seramik tabletlerde kullanılan hareketlilik dilin kurgusallığını, inşa edilmişliğini ele vererek insanın kendi ve metni üzerine öz-düşünümünü, nihayetinde de değişimini tetikler. Böylece, metin, hareket halindeki içeriksel ve biçimsel sembolleri ve bedenleri zamansız metinlere ve bedenlere dönüştürüp onları kendi boşlukları içinde terk eder.

Aykırı bir yöntem olarak huysuz balçık kil ile şekillenen insan bedenleri; özgürlüğünü kullanarak, dilin tanımlamasından, sabitlemesinden, kendini kendinden kurtarıp yazılmamış bedenlerine dönerek esnekliğini, düşüşünü, sessizliğini, terk edişini, yani dönüşüm potansiyelini boşluğu içinde yaşar.

Serginin kuramsal yapısını oluşturan günümüz “el yazısı” ile yazılmış olan başlangıç notları ise özellikle ışık geçirgenliği olan aydınger kâğıda basılmıştır. İnsan elini kullanmakta yetkinleştikçe beynini de geliştirerek “insan dilini” yaratmıştır. Bu nedenle, bu el yazısı notlar, dilin kendisine zaten içkin olan yapısökümün “metnin anlamını” kendi ajanıyla alaşağı edişinin deşifrasyonudur. Böylece, sergide dil/yazı/metin/beden yaratımı ve teknolojisinin değiştirilebilir bozuk kurgusu temsil edilirken, aslında yapının sökümünün zaten metnin ve bedenin kendisine içkin ajanı olduğu görülür.